Sabah sekiz gibi Padua şehrinin nehir iskelesi Portello’dan kalktık.
Hedef, Brenta Kanalını gün boyu dolaştıktan sonra akşam beş buçuk gibi Venedik’e inmek.
Fotoğrafta Il Burchiello denen teknemiz görülüyor.
Bölge sulak ve tarıma elverişli olduğu için buranın su yolları on altıncı yüzyıldan itibaren kanallarla ıslah edilmiş.
Zamanla civarın soyluları ve zenginleri özellikle Brenta Kanalı kıyısına yerleşiyor ve Padua ile Venedik arasında Brenta Riviyerası denen yazlık yerleşim birimi oluşuyor.
Tur hayli kalabalık, rehberimiz Silvia dört dilde anlatıyor.
Daha iskeledeyken Massimo isimli bir Roma’lı ile ahbap olduk.
Mussolini’nin kurduğu EUR semtindenmiş.
Kanal boyunca Stra, Dolo, Mira, Fusina gibi küçük şehirler arasında eski yeni evler ve villalar sıralanmış.
Venedik tarzı villalar arasında ilk uğrağımız Villa Pisani oldu.
Bugün milli müze programı içinde yer alan bu saray geçmişte Venedik doge’ları ve nüfuzlu aristokratlar dahil pek çok muktedir takımına ev sahipliği yapmış.
Tekne grubumuz olarak sarayın avlusuna yakın toplanıp ilk bilgileri aldık.
Sonra sırasıyla salondur, yemek odasıdır, oturma odasıdır turistlere açık odaları gezdik.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali muhteşem balo salonlarında tavana bakakalmışız 🙂 .
Her yer ihtişamlı köşk, saray değil tabi ki, bizden insanların oturduğu mekanlar çoğunlukta.
İkinci durağımız on sekizinci yüzyılda inşa edilmiş Villa Widmann oldu.
Ben bu villayı daha mütevazi, daha bir ev gibi buldum.
Sonuçta ev dediğin bir barınaktır, sığınaktır.
Evin boyutu insan boyutlarıyla uyumlu olunca rahat ediyor insan, huzur duyuyor.
Karşıdan aynı şirketin Venedik’ten kalkmış teknesiyle selamlaşıyoruz.
Son durağımız Villa Foscari, nam-ı diğer La Malcontenta.
Güya bu ev lakabını, La Malcontenta, bir kadından alıyor.
Evin beyi karısından hoşnutsuzdur, onu cezalandırmak üzere bu eve kapatır.
Yeri geldi söyliyeyim, bu günübirlik tekne turu fikrini Villa Foscari üzerine elime geçen bir kitap üzerine edindim.
Meşhur mimar Palladio’nun inşa ettiği bu yapının güncel sahibi Venedik’li Foscari ailesine mensup Antonio Foscari.
Onun bu villanın freskleri üzerine yazdığı kitaba hayran kaldım.
Rehberimiz Silvia da işini ciddiye alan müthiş bir profesyonel çıkmasın mı?
Yapının tarihi ayrıntılarını elindeki gravürlerle filan anlatınca dörtköşe olmuşum 🙂 .
La Malcontenta bir Palladio binası olduğu için UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.
İçerde fotoğraf çektirmiyorlar, herhalde koruma maksatlı, dolayısıyla Foscari ailesinin kurallarına uydum (yani genellikle).
Bahçesiyle, at tavlasıyla bugün de içinde yaşanan bir bina burası.
Aile özellikle yazın bir süreliğine gelip kalıyorlarmış burada.
Ahbap olduğum Alman çiftin adamına, ‘millet de ne biçim yaşıyor be birader?’deyip göz kırptım 🙂 .
Üçüncü villadan sonra başka durak kalmadı.
Evler, villalar, mahalleler yerini verimli tarlalara bıraktı.
Son havuza girip teknenin lagün seviyesine inmesinden sonra pupa yelken son durağımıza vasıl olduk.
Notlar:
1 Tekne turu için http://www.ilburchiello.it/en/
2 Villa Pisani http://www.villapisani.beniculturali.it/?lng=en
3 Villa Widmann https://villawidmann.servizimetropolitani.ve.it/en/visiting-the-villa/
4 Villa Foscari (La Malcontenta) http://www.lamalcontenta.com/index.php/en/visit