Lizbon’daki Gülbenkyan Müzesini gezmek için meşhur Chiado semtinden mavi metroya binip São Sebastião durağına geldim (haritadaki siyah ok).
Gülbenkyan Vakıf ve Müze binası (haritada 2 ve 3 numaralı yerler) büyük ve bakımlı bir bahçenin (4) içerisinde konumlanmış.
Asıl müze binası haricinde haritada 1 ile gösterilen ve Modern Sanat eserlerinin sergilendiği bir ikinci müzeyi de ziyaret programınıza koyabilirsiniz.
Ben ayrıca 5 numara ile gösterilen Lizbon Merkez Cami’sini de dolaştım, bu blogun sonunda okuyabilirsiniz.
Modern mimari usullere göre inşa edilmiş müze binası içindeki camdan tavana pencereler dışarıdaki muhteşem bahçeyi canlı tablolar misali duvarlara ekliyor.
1869 Üsküdar doğumlu Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşı Kalust Sarkis Gülbenkyan 19. ve 20. yüzyılı kapsayan 86 yıllık ömrü boyunca petrol işinden muazzam zengin olur (yukarıda vakıf bahçesindeki bir heykelini görüyorsunuz (wikipedia)).
Varlığının önemli bir kısmını paha biçilmez bir sanat koleksiyonuna (ve yanısıra kültürel aidiyetini temsilen Ermeni’lerle alakalı hayır işlerine) yatırır.
Ölünce cenazesi 1902’de vatandaşlığına geçtiği İngiltere’nin başşehri Londra’da kendinin inşa ettirdiği St. Sarkis Ermeni Kilisesine defnedilir.
Sanat koleksiyonunu ve mirasının bir bölümünü 1942’den ölümüne dek (1955) ömür çürütttüğü Portekiz’e vakfeder.
Vakıf 1957’de müze fikrinin tohumlarını atar, bina Lizbon’un Avenidas Novas semtinde 1969’da halkın istifadesine açılır.
Arka plandaki açelyalar kameramın odağındaki muhteşem bir Osmanlı cam işi ile bütünleşiyor.
Elbette bu ansiklopedik yani pek çok farklı sahadan (arkeoloji, heykel, resim, halı, çini, mücevher, nadir kitap ve mobilya) eşsiz parçalar içeren koleksiyonun zenginliğini kısıtlı imkanlarımla doyurucu bir şekilde nakletmem mümkün değil.
Ama müzenin Selçuklu ve Osmanlı eserleri bölümündeki parçaların önemli kısmını sabırla fotoğrafladım ve bu blogla paylaşıyorum.
Selçuklu çinilerinin her biri özellikle üzerlerindeki insan tasvirlerinin anlattığı hikaye nedeniyle başlı başına okunması gereken birer kitap olsa gerek.
İznik çinileri koleksiyondaki Osmanlı eserlerinin önemli bir kısmını oluşturuyor.
38 çanak görüntüledim.
Çanakların arasına serpiştirili sürahiler de var.
Duvar panoları.
Cam işleri.
Ve bu bölümün son parçası olarak Bursa dokumaları.
Müzenin diğer kısımları hakkında bir fikir versin diye iki tablo koyuyorum.
İlki Claude Monet’nin Kavunlu Natürmort’u.
İkincinin ressamı John Singer Sargent.
___________
Lizbon’da beş cami var, bunların en büyüğü Lizbon Merkez Camisi Gülbenkyan Müzesine yürüme mesafesinde.
Ana kapıdan girince İslam mimarisinin belli başlı örneklerine gönderi yapan bu eklektik binanın iç avlusunda da aynı sembolizmin devamı hissediliyor.
Elhamra sarayanın avlularından birinde miyiz?
Portekiz’in büyük coğrafi keşiflerini dayanak alan emperyal geçmiş güncel hoşgörü kültürüyle birleşerek dünyanın her yanından Lizbon’a akan müslümanların camiler etrafında sivil örgütlenmelerine müsaade ediyor.
Mali ve Senegal’li müslümanlar öğle namazından sonra zikir ve ibadet için camide kalmışlar.
Lojmanlardan dersliklere, toplantı salonlarından gasilhanelere, abdest çeşmelerinden hobi odalarına kadar tam teşkilatlı bir kültür merkezi burası.
Ve civar mahalle özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra bayındırlaşmış, tuzu kuru bir görünüm arzediyor.
Buraların ihya olmasında Gülbenkyan Kültür Kompleksi’nin de önemli payı olsa gerek.
Velhasılı kelam, anlatacaklarım bu kadar.
Lizbon’a giderseniz seyahat planınızın bir yarım hatta tam gününü doldurabilecek esaslı bir mahalle var orada.
Yorum bırakın