‘Güneşli bir günde kütüphaneye giden insan aydındır,’ demişti biri zamanında.
Ama o gün hava kapalıydı ve ben bir ‘kütüphane’yi geziyordum.
Burası Kuzey Karolina Eyalet Üniversitesi bünyesindeki James B. Hunt, Jr Kütüphanesi.
Gerçi, kütüphanelerin geleceği hakkında kaygım var. Derler ya ‘tüfek icat oldu, mertlik bozuldu’, aynen ‘internet icat oldu, dünya alt-üst oldu’.
Modern tasarım, yüksek teknoloji ve genç kitleye hitap, bunlar bu kurumun ana çizgileri. Sizinle beraber detaylı bir gezi yapacağım için buyrun giriş katına.
Geleneksel kütüphane tasarımı beklemeyin tabii. Dedik ya, internet icat oldu bir kere. Sonuç: kitaplar sanallaştı, bir klik ile erişilir oldu. Bakın bu kütüphanede eski usul basılı kitaplar bile yüksek teknolojinin yönetiminde.
Onbeş metrelik robot kollar şu resimlerde gördüğünüz raf sisteminden istek yapılmış kitapları çıkarıp…
…5-10 dakikada arzu edenin hizmetine sunuyorlar. Bu sayede bir buçuk milyon kitap eski usul rafların kaplıyacağı hacimin dokuzda birine sığdırılmış.
Bu kadar yer artarsa bu mekan nasıl kullanılmış dersiniz?
Tabii bunlar genel kullanım alanları. Bir de özel, grup çalışmalarına uygun birimler var.
Dersine gömülmüş talebe için de kuytu köşeler yok değil.
Farkettiniz mi bilmem, ama bütün mefruşat ve mobilya modern tasarım ürünü.
Özellikle baharda bir açık hava molası verilecek balkon bile düşünülmüş.
Kitap tutkunu, kütüphane aşığı biri için Alis Harikalar Diyarı burası, ama ilginç bir gidişatı da haber veriyor sanki.
İnsani etkileşim ve yaşam alanı tasavvurumuz teknolojiye direnç noktamız olacak. Kütüphaneler, kitapçılar kaybolup gidecek, ama yaşam rüyamız etüd odası, oyun bahçesi ve kahvehane misali yerlerde ikame edilecek.
Notlar:
1. Ana tasarım firması Snøhetta aynı zamanda İskenderiye Kütüphanesinin de mimarı.
2. Filozof Heidegger’in Teknoloji problematiği üzerine bir monografı için, bkz http://simondon.ocular-witness.com/wp-content/uploads/2008/05/question_concerning_technology.pdf
Kusura bakma, ilk cümleyi ayıdır diye okudum
“Doğru valla, acaba ben mi söyledim bunu” diye düşündüm
iyi ki entel yada münevver dememişim, kimbilir onlar nasıl bir mahlukat olarak görünürdü?