Eğer benim gibi bir kaç günlüğüne doğa güzellikleri içinde kafa dinlemeye, plajda ateş yakmaya, kumullar üzerinde yürümeye, feribotla deniz geçip bütün ufunetlerinizi atmaya ve birazcık da gezmeye heves ediyorsanız Outerbanks’ı tavsiye ederim. Heyecanlıysanız uçurtma sörfü veya planör uçuşları mümkün, sükunet karakterinizin ana direği ise balık tutma, kamp ateşi, plaj yürüyüşü emrinizde, meraklıysanız muazzam bir İngiliz bahçesi ve dünyada bir uçağın ilk defa havalandığı pistteki müzeyi ziyaret program dahilinde.
Outerbanks, Atlas Okyanusunun milyonlarca yıl içinde North Carolina açıklarına ana karaya paralel dar bir şerit şeklinde yığdığı yaklaşık 192 kilometre uzunluğunda bir kara parçası. Bir yanı engin deniz, bir yanı anakara ile arada kalan sakin su (yani bu doğal şerit bir çeşit dalgakıran işlevi görüyor).
Bu coğrafi oluşuma kıyı oku da deniyor, ingilizce barrier island olarak anılıyor. Adaya giriş kuzeyde köprü yollarla, güneyde feribotlarla temin edilmiş.
Karayoluyla ilk geçilen adanın ismi Roanoke, buradan okyanusa doğru Bodie adasına geçiliyor, oradan itibaren güneye doğru Hatteras adası ve en uçta da Ocracoke adası var. Roanoke, Bodie, ve Hatteras birbirlerine karayolu ile bağlı, Ocracoke adasına yalnızca feribotla geçiliyor.
Roanoke adasında İngiltere kraliçesi Birinci Elizabeth adına adanmış bir bahçeyi gezdik.
Bodie adasında iki mevkii ilgi çekiciydi. İlki Jockey’s Ridge kumul parkı, Kuzey Amerikanın en büyük kumulunun yerleştiği bir ekosistem olarak korunmuş, özellikle gün batımını izlemek bir zevk turistler için.
İkinci mevkii de Wright kardeşlerin 1903 yılında ilk defa uçak havalandırdıkları pist, bu mevkii bir müze olarak korunmuş. Orville ve Wilbur Wright kardeşlerin başarıları bir abide ile ölümsüzleştirilmiş.
Hatteras adasına geçiverince Pea İsland Vahşi Hayatı Koruma parkı var, burada bir yanda adalar ekosisteminin kuş cenneti olan sazlık kısmını görüyorsunuz, tam karşıda da plaja geçip gün batımının romantizmini yaşayabiliyorsunuz.
Gece plaj ateşi yakmak zevki muazzam.
Tatilimiz için tuttuğumuz evin balkonundan bir görünüm.
Hatteras adasındaki deniz feneri iki sebeple meşhur, ilki Amerika’daki en uzun fener, ikincisi zamanında su altında kaldığı için bütün yapıyı tekerlekler üzerinde daha kuru bir mevkiye taşımışlar. Arka bahçede fener bekçilerinin lojmanları var, fenere çıkıp adaya ve okyanusa tepeden bakabiliyorsunuz.
Fenerin yanıbaşında da muhteşem bir plaj var.
Seyahati öyle planladık ki kuzeyden karayoluyla adalara girelim güneyden feribotla çıkalım istedik. Bunun için ilkin Hatteras’tan Ocracoke adasına feribotla geçtik.
Ocracoke adasında zamanında batık İspanyol gemilerinden yüzerek kurtulan atların torunlarının şu anda korunmaya alındığı midilli tavlasında durduk.
Ve karşı tarafa insana nerdeyse el değmemiş hissi veren plajlar kısmına geçtik.
Ocracoke köyü küçük bir koy etrafına konuşlanmış masalsı bir balıkçı köyü. Otelleri, restoranları ve tekneleriyle dört dörtlük bir deniz tatili yapmak için ideal.
Ve tabii ki Ocracoke adasından anakaraya feribotla geçme zamanı geldi. Duyduğuma göre kışın bu neredeyse ıssız diyeceğimiz adaya gelip kalanlar oluyormuş, anlata anlata bitiremiyorlar.
Giderseniz iyi eylenceler, iyi dinlenmeler!
Etiketler:ada, barrier reef, ecology, ecosystem, elizabethean gardens, ferry, flight history, hatteras island, hiking, island, kitty hawk, north carolina, ocracoke, outerbanks, seyahat, tarih, travel, wright brothers