Kayınvalidemden bir ezme öğrendim, ömrü boyu hayır duacısıyım.
Diyorlar ya ‘balık verme, balığı tutmayı öğret’, bu hikmetli söz eksik vallahi. Asıl, ‘pişirmeyi öğret, pişirmeyi!’, işte gerçek talep bu olmalı. Ham malzemeyi sofraya çıkaramadıktan sonra, bütün pazar malzemesini önüne yığsan ne olur?
Bu ezme taze kabak, dere otu, yoğurt ve sarımsak ile hazırlanıyor.
İlkin kabakları soyuyoruz, iki üç parçaya bölüp, tencerede kaynatıyoruz. Arada çatalla yokluyoruz, batar gibi oldu mu iyi, böylece kabaklar ezildi ezilecek olana kadar haşlanıyor. Ama dikkat, dağılmasın, aşırı kaynatmaya gerek yok. Tencere sıkışık nizam dolu mu, kabakları arada çeviriyoruz ki her yanları yumuşasın.
Kaynatma tamam olunca kabakları süzgüye alıp, üzerlerine ince yarıklar açıyoruz, fazla su aksın gitsin diye. Hem de biraz soğusunlar.
Sarımsakları ayıklayıp, sert zeminde az tuz ile eziyoruz – adamı söz, sarımsağı tuz öldürür derler. Sarımsağı vıcık vıcık olana kadar değil, hani liflendiği, yapışkan yağını ve kokusunu saldığı o hale kadar getirip, duruyoruz. Lifler dolaşık dolaşık görünsün. Bu kıvamı tutturmak için darbeleri hınçla ve lüzumsuz sayıda değil, itinayla, baka baka, sarımsağı fısk diye öksürttürüp dağıtan tok hamleler şeklinde ayarlıyoruz. Burunu kullanmak mühim, koku kesif olmalı.
Süzgüdeki kabaklar su yükünü saldı mı, saldı, onları kaba aktarıyoruz. Spatülayla şöyle yalan yanlış, kendimizi kaptırmadan eziyoruz.
Sarımsağı ezme karıkları üzerine aktarıyoruz. Yoğurt fazla ekşi olmasın, birikmiş suyunu şurulup diye içip, gerisini İtalyan dondurması gibi ezmenin üzerine indiriyoruz. Tabii yogurt bu ya, öyle dondurma gibi spirallenerek inmez, toprak kayması gibi yığılacaktır. Spatülayla alt üst ederek yoğurdu ezmeye yediriyoruz. Kabağın pastel yeşili, yoğurdun mika beyazıyla her noktada muntazam karışıyor. Yoğurt azsa, ekleme yapıyoruz. Sakınca yok.
Ezme yoğurda yedirildi mi, yedirildi. Dere otuna gelelim şimdi. Ezmenin yüzeyinde dışı kabın çeperine değen bir çember frizbi hayal ediyoruz ve ortaya otu sepeliyoruz. Dere otu mümkünse yakın nizam ve gürbüz bir çimenlik gibi yığılmalı. Güzel. Şimdi bu coğrafyanın hafif tepelik ve en otlu yerinden başlayarak birkaç sürüş darbesiyle dere otunu ezmeye yediriyoruz.
Oh be, oldu! Balığın yanına gidiyor, tavuğa gidiyor, buzdolabında bir gün formunu kaybetmeden duruyor.
Afiyet olsun!