Yeşillenme başladı. Bahar.
Heyecanlı bir film: badem ağaçları, forsythia’lar, kiraz çiçekleri, manolyalar, erguvanlar, açelyalar, dogwood’lar, birbiri ardına açıp, kapayacaklar, açıp, kapayacaklar.
Valla evde duramadım, hazırlık yaptım, sabah kahvaltısından sonra yollara vurduk.
İstikamet Shenandoah Ulusal Parkı.
Uydu haritasından bakınca, Amerika’nın doğu kıyısında, başkent Washington DC’ye yakın bir parktan söz ediyoruz. Oval ile işaretlenmiş bölgeye bakın. Kuzeydoğu-güneybatı hizasında uzanan acı yeşil bir koridor görülüyor, işte burası Shenandoah Ulusal Parkı. Aslında coğrafi anlamda Appalachian Sıradağlarının bir bölümü burası. Bu sıradağlar kuzeydoğudan güneybatıya uzun bir sistem oluşturuyor. Kitaplara konu olan meşhur Appalachian Trail bu dağların tepesinden giden bir yürüyüş yolu, uzunluğu yaklaşık 3400 kilometre. Bu yürüyüş yolunun Shenandoah Ulusal Parkındaki kısmı 168 kilometrelik bir bölüm.
Parkın ortasından dağların sırtından giden bir araba yolu var, kırmızıyla gösterilmiş, işte bu yola kuzeyden girecek ve tamamını (168 km) araba sürerek bir doğa ve kır gezisi yapacağız. Kuzeydeki park girişi Front Royal kasabasından, çıkış ise güneyde Waynesboro kasabasından.
Gidenler olur diye bu uydu haritasında giriş ve çıkışları anayolları da katarak bir daha gösteriyorum. Eğer zamanınız varsa, bu yolu güneybatıya dağ sırtından 755 kilometre daha devam edebilirsiniz, ama bu yazının konusu yalnızca 168 kilometrelik kısım.
Peki, bu mesafeleri gözünüzde canlandırmak için örnek verelim. Eğer arabanıza atladınız, Shenandoah Ulusal Parkını sürdünüz, doymadınız, dağların sırtından orman içinden yola devam ettiniz geri kalan yolu da yaptınız. Sizce ne kadardır bu yolun uzunluğu? Resimde gösteriyorum, bu gezi, İzmir’den çıkıp, Kayseri’yi geçip, Sivas’a varmadan Şarkışla ilçesine kadar araba sürmek demek. Yaklaşık 950 kilometre. Bu yazıda yalnızca İzmir’den Kula‘ya kadar dolaştığımız kısmı anlatıyoruz, resimde iki kırmızı ok arası.
Parka giriş ücreti araba başı $20 ve bir hafta geçerli. Dağ yolunun park içindeki adı Skyline Drive. Drive, caddelerden daha uzun, ama tam şehir göbeğinde de olmıyan, yani bulvar, cadde diyemeceğimiz, araba kültürüne alışık Amerika’nın semtleri, mahalleleri birbirine bağlıyan geniş ana yollara verdiği isim.
Skyline isimlendirmesi manidar. Çok yükseklerden, dağların sırtından giden, sanki arabayla uçuyormuşcasına seyahat ettiğin bir güzergaha işaret ediyor. Cuk oturmuş.
Skyline Drive üzerinde sağlı sollu mola yerleri var, ya batı ya doğu tarafına tepeden bakabiliyorsunuz.
Aslında Mayıs başı ama aşağıda vadilerde, ovada başını alıp giden bahar buralarda yeni yeni filiz veriyor. Bütün manzara bu nedenle kahverengiyle yeşilin arasında bir geçiş dönemini yansıtıyor.
Yolda tonla bisikletli var. Güzel dağ havası içinde sonunda insanı mayhoşlaştıran bir egzersiz için ideal zaman.
Tabii herkes iki tekerlekli üzerinde uğraş verecek değil.
Bu dağların renk özelliğini sorarsanız, fotoğraflarda gördüğünüz üzere ufuklara baktıkça manzara mavinin tonlarına bürünüyor. Havadaki nemin, su buharının sebep olduğu bu fiziksel olay çok seviliyor, romantik bulunuyor. Güneyde bu yolun adı zaten Blueridge Parkway, yani Mavisırt Parkyolu adını alıyor.
Karnımız acıktı, parkın orta kısmında Big Meadows denen ziyaretçi merkezinde durduk. Bilgi alabilirsiniz, küçük bir müze ve hediyelik dükkanı da var. Big Meadows, Büyük Çayır demek, bu sandalyalere oturarak çayır-otlak ekosistemini örnekleyen bu kısımı korunaklı bir yerden temaşa edebilirsiniz. İsterseniz patika yollarında doğa yürüyüşleri yapabilirsiz. Dağ manzarası bir yana, civarda dereler, şelaleler, bin bir çeşit hayvan var.
Çıkınımızı açtık, yolluk azığımızla güzel bir piknik yaptık. Acıkmışız. Ayrılırken de dağ kaynağından suyumuzu ikmal ettik.
Yukarı tırmandıkça baharın daha buralara ulaşamadığı farkediliyor. Aslında belli bir yükseklikten sonra dağlarda ağaç, hatta bitki yaşamıyor. Ulu dağların tepeleri çöl, ama biz bu parkta rakım en fazla 1000 metre civarında dolaşacağız, bu seviyede her yer orman.
Arada yol kenarında istinat duvarındaki aralıklardan tabiat içine çıkış yapma imkanımız oluyor. Bitki örtüsü ve çeşitleri kompleks, dolayısıyla karşımızda kahverengiden yeşile bir çok tondan oluşan zengin bir halı var.
Az kaldı, birazdan ulusal park bitecek. Parkın güney ucundan çıkıp Charlottesville’de konaklıyacağız. Amerika’nın üçüncü cumhurbaşkanı ve Bağımsızlık Bildirgesi yazarı Thomas Jefferson‘un evi Monticello‘yu ziyaret edeceğiz yarın.