Cumhuriyet, estetik, hüzün, bayram ve insan-ı kamil üzerine bir deneme
Washington DC’de özel bir gün bugün. Sakura Matsuri yani Kiraz Çiçekleri Bayramı nedeniyle herkes dışarıda. Amerika’nın kuruluş dönemini yaşatan askeri bando Thomas Jefferson Anıtı önünde Amerikan Cumhuruna bir gösteri yapıyor. Bu anıtın her yanı sıra sıra kiraz ağaçlarıyla dolu.
Bandonun enstrümanları basit, bir kaç ince sesli flüt, trompetler, bir iki ufak, bir de büyük davul. Amerikan Devrimi sırasında daha devlet yok, sömürgeden kurtulma savaşı veriliyor, ordu fakir.
Halkın arkasında ortadaki iki sütun arasından Jefferson Heykelinin karaltısı seçiliyor.
Thomas Jefferson Özgürlük Bildirgesini kaleme alan ve cumhuriyetçilik ilkesini sonuna kadar savunan bir devlet adamı. Adına yapılan anıt için Roma’da cumhuriyet döneminin sonunda inşa edilmiş Pantheon binası örnek alınmış.
Jefferson anıtının uzağında bir dikilitaş görülüyor. İlk cumhurbaşkanı George Washington için dikilmiş. Üstün yetenekli iki insana adanan bu anıtlar insan eliyle açılmış küçük bir gölü çevreliyor. Amaç, Washington DC şehri önünden akıp giden Potomak nehrini kontrol altına almak. Gölün etrafına çepeçevre kiraz ağaçları dikilmiş. Bu ağaçlar geçmişte Japon İmparatoru tarafından hediye gönderilmiş.
Kirazlar çiçek açınca yüzbinlerce insan bu göl etrafına akın ediyor, piyasa yapıyor, piknik yapıyor, doğanın uyanışını kutluyor.
Kiraz çiçekleri Japon kültüründe hem baharı muştulayan bir bayram, hem de bir kaç günlük bir şey olması nedeniyle insan hayatının kısalığını, her şeyin geçici olduğunu anlatan hüzün dolu bir simge. Şu ömür dediğimiz şey de bu pırıl pırıl çiçeklerle bezeli olabilse keşke.
Son Samuray filminde Japon general Katsumoto kalleş makinalı tüfeklerle vurulmuş, modern dünyanın kültürel istilasına yenik düşmüştür. Ölmeden kiraz çiçeklerinin kar yağar gibi lapa lapa döküldüğünü görüyor, ‘ah, mükemmel’ diyor, son nefesini veriyor. Daha güzel bir ölüm olamaz.
Kiraz çiçekleri altında piyasa yapmak şiirsel güzellikleri çağrıştırıyor.
İlk kareyi ben fotoğrafladım, kız çocuğu bayırı koşarak ana babasına ulaşacak. İkinci kare ressam Andrew Wyeth’in bir tablosu, çorak bir tarlada koşturan yeniyetme bir oğlan.
Şeker bir aile ortalıkta dolaşanlara bakıyorlar. Ressam George Seurat 19. yy’da nehir kıyısında Pazar gezmesini resmetmiş.
Üç tane hanım kiraz ağaçları altında uzun yürüyüşe bir ara vermişler, soluklanıyorlar. Ressam Botticelli, Bahar adını verdiği tablosunda (La Primavera) klasik dönemin gözde simgelerinden Üç Güzeller’i anlatıyor.
Bütün bunları bir araya getiren nedir? Büyük adamlardan, anıtlardan, uzak geçmişten, huzurdan, sıkıntıdan, şiirsel güzelliklerden geriye kalan nedir?
İnsan.
İşte insanlar çimene yayılmış, çiçek yüklü ağaçların altında, baharı kutluyorlar. Ha Washington DC (ilk resim) olmuş, ha Tokyo (ikinci resim) olmuş, onlar için farketmez.
Akira Kurosawa’nın Yedi samuray filmi sonunda kılıç dikili mezarlar önünde samuray çavuşun dediği gibi, ‘biz kahraman samuraylar gelir geçeriz, yok oluruz, kim kalır geriye, tarlasında neşe içinde hasat yapan köylüler, bu dünya onların’.
Notlar:
-Spiritüel, Afrikalı kölelerin söyledikleri ilahilere verilen isim
-Son Samuray (Last Samurai) http://www.imdb.com/title/tt0325710/
-Yedi Samuray (Seven Samurai) http://www.imdb.com/title/tt0047478/
-İlk Amerikan Askeri Bandosu http://www.fifeanddrum.army.mil/
-Tidal Basin http://en.wikipedia.org/wiki/Tidal_Basin