Tag Archives: via di ripetta

ROMA YÜRÜYÜŞÜ: VİA Dİ RİPETTA

20 May

Via di Ripetta

Not: Önce şu bloga bakarsanız bu yürüyüşler için güzel bir çerçeve olabilir.

İlk yürüyeceğimiz güzergah Via di Ripetta. Ripetta Sokağı adını Tiber nehirine kurulan ticari bir  iskeleden (ripetta) alıyor. Bu isim yakın zamanlardan kalma (şimdi iskele filan yok tabii ki). Olayın evveliyatına bakarsak, şehrin bu kısımı rönesans zamanında imar ediliyor ve bu sokak düzenlemesinin hamisi Papa Leo X (1475-1521). Kurucusuna hürmeten bu sokak ilk başında Via Leonina diye biliniyor zaten.

Roma döneminde bu civarın adı Campus Martius. Martius, Roma savaş tanrısı Mars demek, yani bu meydanlıklı semt askeriyenin merkezi. Lejyonerler burada toplanıp harbe gidiyorlar. Siyasi ve askeri sektörün merkezi diyebiliriz, sivil ve dini örgütlenme buna uyar şekilde yer almış bu civarda.

Ondan öncesi, sazlık, bataklık. Eski Roma güneydeki tepelik kısımlara kurulmuş, dikkat ederseniz burası nehire çok yakın. Bu bölgenin günümüzdeki haline gelmesi  yüzyıllar süren bir iskan ve ıslah süreci sonucu olmuş.

IMG_9935

Yani öyle böyle değil, şehirli modern zamanların bu karakterli sokağına bayılıyor. Yukardaki manzara sevilmiyecek gibi değil. Sokak şehrin göbeğinde, ama 18. yüzyıl civarı başlayan  modern şehircilik baskısından, yani geniş caddeler, bulvarlar vs vs, pek etkilenmemişe benziyor.

Hani Avrupa tarihinde vardır ya, devrimler, başkaldırılar nedeniyle halk daha hızlı kontrol edilebilsin diye dar sokaklar, çıkmazlar yıkılmış, koca koca caddeler açılmış. Arkasından bir de araba kültürü, aha bu günkü meydan veya cadde anlayışı. Aman ne güzel, değil mi?

IMG_9943 IMG_9937

Sit alanı diye tabii ki tamir mamir hak getire. Ayrıca ekonomik durumun kesat olması da cabası.

IMG_9941 IMG_9939 IMG_9947

Bu semtte sokak seviyesi çarşı, yukarılar evler. Sağlı sollu dar sokaklar, özellikle nehire giden sokaklara nerdeyse sokak denemez.

IMG_9942

Bu binayı görünce, evet, Roma’da tahsil yapsan, en iyisi sanat üzerine birşey okumak olurdu, diye düşünmekten kendimi alamadım. Burası Güzel Sanatlar Okulu.

Bu arada öğle yemeği vakti gelmişti, okulu da bulunca, en iyi ve hesaplı yemeği talebe yer deyip bahçeye daldım. Gençlerin civarda gittikleri temiz ve hesaplı kafeterya gibi bir yeri aranıyordum.  Dediler ki sen Pane e Formaggio’ya git, memnun kalırsın. İsim güzel, lokantanın adı Peynir Ekmek anlamına geliyor. Hah, tam bana göre.

IMG_9945 IMG_9946

Aman yarabbi, bu ne! Yok bir de kazanı boca etseydiniz önüme bari 🙂 . Bolkepçe kavramının görsel tanımı bu olsa gerek. Sağolun öğrenci kardeşlerim, Via di Ripetta’daki bu emsalsiz tavsiyeniz için!

İki kişiyiz. Yumulmuşuz (dolaşmaktan bitap düşmüş aç turistiz desem anlaşılır herhalde 🙂 ).

Toplam hesap 28 euro, ki azıcık havalı bir restorandan 50-60 eurodan (iki kişi) aşağı çıkılmıyor. Tabii bir de fotoğraftaki kadar sipariş vermek gereksiz(miş), kişi başı 8-10 euro’ya da doyulabilir.

IMG_9948

Yanından geçtiğimiz bina modern mimari usullerine göre inşa edilmiş bir müze binası. Bu hayret bir durum Roma şehri için.

IMG_9959

Niye derseniz, Roma’da (haklı olarak) geçmişe muazzam bir vurgu var, ama şöyle bir sorun da var, bazı yapılar o kadar eski ki, şu an iler tutar yanları kalmamış. Tabii restorasyon diye olgu da var, ama hangi prensiplere göre restorasyon yapacaksınız?

Bu müze 2000 yıl öncesinden, imparator Augustus döneminden kalmış, Ara Pacis yani Barış Sunağı denen yapıyı sergiliyor. Mimari modern. Roma’nın tarihi merkezinde bu kadar yeni dönem yapısı çok çok az. O nedenle Ara Pacis binası yapılırken şehirde büyük bir kavga kopmuş.

Ara1600

Ama şehrin eskil dokusuna nazar boncuğu gibi ilişmiş de diyebiliriz herhalde bu yapı için. Fotoğrafta solda Tiber nehri, ortada Ara Pacis, onun da hemen yanında Via di Ripetta kuşbakışı görülüyor. (Foto: New York Times)

Ara-Pacis-Tellus-0786

Ara Pacis, MÖ 13 yılında Roma’nın o zamanki sivil din anlayışını yansıtacak şekilde tasarlanmış. Üstteki resimde tanrıça Tellus Roma’nın kurucuları Remus ve Romulus kardeşleri emzirirken görülüyor. Augustus için Ana Tanrıça kültü çok önemliydi ve bu kültün izi neolitik dönem Anadolusuna kadar sürülüyor.

1024px-Roma-mausoleo_di_augusto

Girişteki haritaya bir daha bakarsanız  Ara Pacis binasının tam karşısında yuvarlak bir ikonayla gösterilen bir unsur var. Augustus’un Mozolesi bu (üstteki resim). Etrafını dolaştım, çepeçevre demir parmaklıklardan baktım ama, yok, ziyaret mümkün değil. Yapı kaderine terkedilmiş.

Nasıl olur?

Güya para yok diyorlar restorasyon için ama bir başka açıklama da şöyle: 1937 yılında faşist Mussolini, politik hayalleri için özellikle Augustus’u malzeme yapınca imparatorluğun kurucu babası fecii itibar kaybetmiş, o nedenle kimsenin bu mozoleyi kalkındırmaya şevki kalmamış. Gibi gibi.

Neyse, belki bir gün onarırlar, ziyarete açarlar da Roma Devletinin siyasi-sosyal propagandasını nasıl yaptığını yerinde gözleme imkanı buluruz.

O güne kadar 🙂 , yürümeye devam.

ROMA’DA UZUN BİR YÜRÜYÜŞ

19 May

Gez Dünyayı, Gör Konya’yı! demek istedi galiba diye düşündüm. Kaldığımız butik otelin görevlisi Mirella, Roma‘yı övmek isterken mevzuyu öyle bir yere getirdi ki çocukluğumdan hatıra bu aforizma canlandı zihnimde.

Sanırım yüzümde bir gülümseme belirmişti.

Mirella’ya göre insan dünyayı gezip gördükten sonra Roma’ya gelmeliydi, çünkü başka hiç bir şehir Roma kadar yoğun bir gezi tecrübesi yaşatamazdı insana. Otelde kalan diğer bir çifte işaret ederek, bakın, dedi, bunların dördüncü gelişleri,  hep bizde kalırlar.

Roma’yı gezmeye doyamayan Arjantin’lilere de gülümsemişim.

roma_rioni_mappa

Tarihi Roma şehrinin semtlerini gösteren haritaya bakalım. Otelimiz Trevi semtinde, İspanyol Merdivenlerine yakın bir sokakta.

Görüldüğü üzere gezip dolaşılacak yerler birbirine yakın gibi görünüyor, ama dikkat, Roma Yedi Tepe namlı şehirlerin en reklamı yapılmışıdır, anasıdır. Zamanında nüfusunun bir milyona ulaştığı söylenir. Dolayısıyla, görmeye değer tarihi mevkilerin arasındaki mesafeler her yanı bir günde dolaşacak kadar birbirine yakın değil, ama biraz yürü, biraz vasıtaya bin, yaklaşık 2768 yıllık  mazisi olan bir şehrin her noktasına otuz-kırk dakika içinde varmak olası.

Roma’nın MÖ 753’te 21 Nisan günü kurulduğu söyleniyor, ama bu tarih efsane kontenjanından (galiba).   Kuruluş günü Nisan sonu, doğanın canlanışının zirveye ulaştığı bir tarihe denk düşüyor. Oh ne güzel, insan coşkuyla kutlar bu kutlu günü :).

Roma’da turistlik bir çile. Ayaklara bilumum soğuk renk karakterli sular  bir bir iniyor, mor, yeşil, kahverengi, ızdırap en son kara’da karar kılıyor.

Ama bir şehrin ciğerine de ancak yürünerek vasıl olunuyor (be).

Ciğer derken, hani ‘ciğeri beşpara etmez’ veya ‘ciğerimi ye’ ifadelerinde anlatılan derin karakter fikrine işaret etmek istiyorum.

Yani öyle bir dolaşayım ki, mazisiyle, yaşantısıyla, hükümet binalarıyla, mahallesiyle şehrin karakterini içinden yaşıyayım. Dert bu.

Durun, bu arzuya örnek bir güzergahı anlatayım.

Semt haritasına bir daha bakın, yukardan aşağıya mavi kordela gibi Tiber nehrini gördünüz mü, hah, nehirden fazla uzaklaşmıyacak şekilde  Campo Marzio, Ponte, Regalo ve Trastevere semtlerini bulun, bütün bu hattı biribirine bağlıyacak bir yürüyüş güzergahı çıkaracağım.

Slide1

Uydu resminde Piazza del Popolo‘yu görüyorsunuz, bu nokta yürüyüşümüzün başlangıcı. Popolo, halk demek, dolayısıyla bu meydan Roma’nın  son iki yüzyıllık tarihine nişane bir isim yaşıyor. Halk Meydanı.

Fotoğraf meydan ve ondan açılan sokakları öyle bir vermiş ki sanırsınız karşınızda bir anahtar var. Bu güzel, çünkü meydandan başlayıp, resimde 1, 2, 3 diye işaretlenmiş sokaklardan şehrin ayrı bir yüzünü özetleyen güzergahlar tutturabilirsiniz. (Roma’lılar meydan ve sokakların oluşturduğu bu yapıya Tridente diyorlar üç dişli yabaya izafeten)

Bu yazıda biz 1 numaralı sokaktan başlayıp güneye devam edeceğiz. 2 numara Roma şehrinin ana caddesi Via del Corso‘ya açılıyor, 3 numara Via del Babunio‘ya açılıyor. Via, sokak demek (viale, cadde veya bulvar), Corso  (ing. course) rota veya yol anlamına geliyor, Babunio terimini biliyoruz aslında, Babun yani Maymun demek.

Piazza del Popolo’ya toplu ulaşım vasıtası  kırmızı metroyla ulaşılabilir, haritada sarı okla gösterilen Flaminio durağında inmek gerekir.

Slide1

Metrodan indik, meydana yukardan girdik. Hedefimiz sağda 1 numara ile gösterilen Via di Ripetta’ya girerek yürüyüşümüzü başlatmak.

Meydandaki dikilitaş (obelisk) Eski Mısır’dan. Roma, dünyada en fazla dikilitaş bulunan şehir. Eski Mısır’dan 8, Eski Roma’dan 5, toplam 13 adet kadim medeniyet kaynaklı obelisk var. Bunlar yanısıra modern imalat dikilitaşlar ve 2005 yılına kadar Etiyopya’nın Axum şehri kökenli dikilitaşı sayarsak Roma adeta kozmik bir iğne yastığı gibi bir şey oluyor.

il_570xN.225314530

Biraz daha yürüyoruz, dikilitaş üzerindeki kutsal yazılar (hieroglyph) seçilmeye başlıyor.

Slide1

İstikametimiz hala 1 no.lu sokak, meydan güzel, azıcık oyalanmaya değer. Adının güzel ifade ettiği üzere halkın (gözde) mekanı.

Slide1

Yürüyüşün anahtarını verdik, şimdi güzergahı tarif edelim:

Yürüyüşün ilk kısmında 1 numaralı güzergah olarak Via di Ripetta‘dan aşağı sallanacağız.

Via Tomacelli hizasına gelince, Tiber nehri kenarına geçeceğiz ve nehir boyu yürüyeceğiz. Bu yolun adını Lungotevere. Lungo demek Kıyısı demek, bir nehir ismiyle anılınca o nehrin kıyısındaki yürüme yolu anlaşılıyor. Tevere, Tiber isminin İtalyancası. Eskişehir’in Porsuk nehri kıyısına Lungoporsuk diyecektik mesela. Hakeza Lungamazon, Lungofırat, Lungonile (Floransa şehrinin ortasından geçen Arno nehrinin kıyısı, Lungarno).

2 numaralı yol çengel yapıp dönünce Via Giulia’nın girişine geliyoruz. Julia Sokağı diyelim, ‘Roma’nın en güzel sokağı’ diye bir şöhreti var (gerçi Roma’da güzel sokak ölümüne bol, Mirella çok haklı). 1, 2 ve 3. güzergahlar şehrin rönesans ve barok dönemde inşa edilen yeni kısmına denk geliyor. Bu yazıyı birazdan noktalandıracağım, ama müteakip bloglarda bu güzergahları anlattıkça  şehrin bu kısımının dokusunu daha bir belli olacak (inşallah yani 🙂 ).

Via Giulia bitince, köprüden nehir karşısına geçip Trastevere semtini dolaşıyoruz ve bu bölüm bu uzun yürüyüşün son ayağı oluyor. Trastevere, Tiber’i-aşıverince-(geldiğimiz)-mahalle demek (yani bu ‘Tras-‘ terimini çeviriyle ancak bu kadar yorumlayabildim :)). Trastevere semti kadim şehir dokusu içinde güncel mahalle hayatının en güzel yaşandığı yerlerden birisi ve benim gibi yaşam kültürlerine meraklı birisi için gezilmesi elzem bir mahal.

Yürümeye devam.