Tag Archives: urban

YENİ TÜRKİYE?

12 May

West

Batı Medeniyetinin tarihi ve ideolojik zemini için üç sembol şehir olarak Atina, Roma ve Kudüs ileri sürülür. Buna bakarak şu sıralar Türkiye’nin gündeminde olan (Yeni Türkiye gibi) medeniyet kampanyaları için ideolojik merkezler neler olabilir diye düşünmekteydim. Gerçekten, şehirler sembolizmi ile (artık içimize sinmiş olan ) Greko-Roman, Yahudi-Hristiyan formülü hayli kullanışlı bir propaganda aracı olarak özetleniyor, değil mi?

Çeşitli vesilelerle Türkiyenin kurucu geçmişine dair tarihler geçmiş binyıl’dan, geçmiş ikibinyıl’a değişmekteydi son zamanlarda. Su anda başta olan iktidar kendini  muhafazakar diye adlandırdığı ve Yeni Türkiye diye lanse edilen bir ideolojik kampanyaya soyunduğu için bu tarihlerin bilindik Türk-İslam Sentezi formülüyle uyumlu sloganlar üreteceğini öngörüyordum. Ateşli meydan konuşmalarında geçen Osmanlı, Selçuklu vs terimleri artık bir yerde kristalleşecek olan ideolojik sloganlar için uygun veriler de sağlıyor.

sehzade1

Aman o ne, Amasya Belediyesi tarafından dikilmiş bir heykel haberi İnternetten bomba gibi düştü. Gazete manşetlerine göre sosyal medya, Osmanlı Devletinde şahzedelerin eğitim yeri olan bu sancak şehrinde geleneksel ifade anlamlarını delip geçen bir tasarımla dikilen ‘Selfie Çeken Şehzade’ heykeli nedeniyle çalkalanmış. Gerçi hissiyat biraz karışık. Resimlere bakarsanız…

190557522113 selfie_ceken_sehzade_heykeline_ovgu_de_var_tepki_de_h480616 selfie-ceken-sehzade-heykeline-ikinci-saldiri-002

yerel yönetimin bu hızırca yaratıcı jesti ciddi düzeyde popüler kabul görmüş gibi görünüyor.

Hissiyat karışık dedim ya, siyasi propaganda olarak teklif edilen bu parlak siyasi buluşu olumlayanlar bir yanda, yakın geçmişte AK Parti önseçimlerinde geleneksel bazı iktidar simgeleriyle propagandaya soyunan aday adaylarının kampanyalarını ‘bu ne teklifsizlik’ diye yerenlere benzer şekilde, bu heykel tasarımını da kitsch, gülünç bulanlar öbür yanda.

Tabii hınzır hınzır düşünmekteyim ya, Türkiyenin yakın gelecekteki medeniyet atılımlarını destekleyecek ideolojik zemine Amasya’yı da kattım…

YeniTürkiye

ama Amasya şehrinin İstanbul ve Mekke yanısıra güncel politik tasarımlara afiş olacak bir tarihi ağırlığı olduğu konusunda da pek emin olamadım. O nedenle yukarda koyduğum ideolojik zemine ilham olan şehirler haritasında Amasya’yı (şimdilik) sarı soru işareti ikonuyla gösterdim.

Gerçi bilgi ve teknoloji çağında yaşıyoruz. Küresel ticaret ve dağıtım şebekelerinin geleneksel yaşam biçimimizin temeli ve zirvesi olan şehirleri giderek daha az önemli hale getirdiğini de duyumsuyoruz.  İnsan topluluklarından türeyen kültür birikimleri de giderek yerden, yerellikten, yerlilikten kopuyor diyebiliriz. Yeni Dünyevilik diye adlandıracağımız sanal bir yaşam şekli daha fazla ideolojik ilgiyi hakkediyor.

O nedenle belki  Amasya Belediyesi kendi şehrini İstanbul ve Mekke gibi geleneksel ağırlığı devasa, hemen unutulmayacak olan sembol şehirler yanına aday gösteremiyebilir, ama Selfie Çeken Şehzade heykelinin işaret ettiği üzere Sanal Dünya ve İnternet de (bir topos olarak) şu sıralar güdülen her medeniyet kampanyasında kurucu yerini almalıdır.

29251119 29251368

HIGHLINE’A AĞIT

26 Eyl

Şehirleşme aldı başını gidiyor. Diyorlar ki yirmibirinci yüzyılda Çin’de gözlenen  şehirleşme olgusu Endüstri Devrimi sırasında İngiltere’ninkinden 100 kat daha hızlı. Bunun üzerine bir de Küresel İklim Değişikliğini koyun, ayy, işler kesat.

İnsan doğayı dönüştürerek şehirleri kurdu (ay ne banal, klişe bir cümle). Bataklıkları kuruttu, ormanları kesti, yollar yaptı, köprüler inşa etti. Yaptı, yaptı, yaptı.

Sonuç ne? Hayal kaybı, rüya yoksunluğu.  Ağaçlar arasında, toprağa yakın bir mesken mi özlüyorsun, hayırlar olsun, o ne ola ki?

Aha bu ciddi bir kayıp. ‘Doğa’, hani doğa moğa deriz ya, işte bu ifadedeki moğa olmuş, yani önemsizleşmiş, silinmiş, kayıp gitmiş.  Yerine,  ikame niyetine insan gönlünde  bir sızı kalmış.

Şehir yaşantısındaki topraktan kopmuşluğun yarası için n’apsak, n’etsek derken, çare anlamında parklar, bahçeler tasarlanır olmuş.

New York kentinde ilginç bir park, Highline, doğa ve teknoloji arasındaki anlattığımız bu gerilim için bir simge adeta.

Aslında bu park doğadan kazanılmış, temeli toprağa oturan bir mekan filan bile değil. Aksine, aynen apartman yapar gibi, yol yapar gibi insan eliyle oluşturulmuş yapay bir ortam. Şehire rağmen, şehirden koparılarak doğa süsü verilmiş bir mekan.

Metal direkler üzerine döşenmiş, sokaktan yüksek bir ray hattı düşünün. Bu yapıyı bir bahçeye dönüştürün, araya da yürüme yolları yapın. İsmi de buradan geliyor, Highline, yani Yüksekhat.

Hem yerliler hem turistler bu yürüyüş yolunu pek seviyor . İlgi öyle yoğun ki piyasa vakti iğne atsan yere düşmez.

2009’da açıldığından beri giderim bu parka. Tasarım güzel, yeşil hoş, havadaki genel memnuniyeti solumak da cabası.

Amma velakin, en son Ağustos 2014’deki yürüyüşümden sonra moralim bozuldu.

KORKARIM Kİ ‘ŞEHİR’, ‘PARK’I YUTACAK.

En yukarıdaki yeşil noktadan giriş yapıp, en aşağıdaki yeşil uca kadar yürüyüş yaptım. Mesafe yaklaşık 2350 metre.

HighLine

Arada yol var, sağlı sollu yer yer dinlenme mekanları var.

IMG_4801

Hava açık, güzel. Arkama dönüp bakıyorum, o ne?

IMG_4803

Yüksek yapılar! Yoktu yahu bunlar, açıklıktı.

Haydi teknoloji meknoloji toprağı temel almadan bitkileri büyüttük diyelim, güneşi ne yapacağız, öyle perde gibi istediğimiz yere geremeyiz ki?

IMG_4824

Neyse yürüyüş yolunda devam edelim. Sağlı sollu çok güzel ekim yapmışlar.

Peyzaj tasarımı Hollandalı Piet Oudolf‘a ait. Temel felsefe, tamamen doğal, sereserpe görünüm, boy boy kır çiçekleri.

IMG_4804 IMG_4876

İyi hoş da şu hale bir bakar mısınız, bu yürüme şeridinin her etrafında habire yapılar yükseliyor?

IMG_4805 IMG_4861 IMG_4825 IMG_4827

Neyse, felaket polisi baskın verip, parkı tutuklayıp hapse atmadan, yürüyüşümüzün zevkini çıkaralım.

IMG_4817 IMG_4808 IMG_4810

Park şehirin içine ıspanak bıklasındaki yumurta misali gömülmüştür. New York şehrinin beton tezatı parkı çepeçevre kucaklar. Buna rağmen parktaki insan kendini kurtulmuş gibi hisseder, ‘bu parklı’ gibi hisseder. Artık dışarıdaki o yapaylık uzaktır, bir ilginçliktir.

IMG_4821 IMG_4822 IMG_4836 IMG_4874 IMG_4869

Parka bayılır herkes, özellikle turistler.

IMG_4814 IMG_4834 IMG_4841 IMG_4857

Bu parkta soyutlamaların sana doğru yürüdüğünü, konuştuğunu hissedersin adeta: dünya evi, dere, dostluk, sanat, köşe, tiyatro, meydan.

IMG_4884 IMG_4881 IMG_4882 IMG_4873 IMG_4855 IMG_4859 IMG_4856 IMG_4879 IMG_4877

Kısacası kalamışvari bir huzur, bir kurtuluş, kısa bir bir soluklanma için bu parkı aranır insan.

IMG_4891 IMG_4840 IMG_4811 IMG_4854

Son söz olarak  kısa bir film link’i bitireyim konuyu.

Sean Penn, 11 Eylül faciasını ve hissettirdiklerini mecazi anlatan kısa bir film yapmış. Muhteşem oyuncu eski toprak Ernest Borgnine yaşlı adam rolünde inanılmaz bir performans sergiliyor.

Bir bakın, bakalım ne düşünürsünüz, ne hissedersiniz?

https://www.youtube.com/watch?v=Gm8LfW1N7rQ