Tag Archives: nature

ARABAYLA KIR GEZİSİ

6 May

IMG_5866

Yeşillenme başladı. Bahar.

Heyecanlı bir film: badem ağaçları, forsythia’lar, kiraz çiçekleri, manolyalar, erguvanlar, açelyalar, dogwood’lar, birbiri ardına açıp, kapayacaklar, açıp, kapayacaklar.

Valla evde duramadım, hazırlık yaptım, sabah kahvaltısından sonra yollara vurduk.

İstikamet Shenandoah Ulusal Parkı.

Slide1

Uydu haritasından bakınca, Amerika’nın doğu kıyısında, başkent Washington DC’ye yakın bir parktan söz ediyoruz. Oval ile işaretlenmiş bölgeye bakın. Kuzeydoğu-güneybatı hizasında uzanan acı yeşil bir koridor görülüyor, işte burası Shenandoah Ulusal Parkı. Aslında coğrafi anlamda Appalachian Sıradağlarının bir bölümü burası. Bu sıradağlar kuzeydoğudan güneybatıya uzun bir sistem oluşturuyor. Kitaplara konu olan meşhur Appalachian Trail bu dağların tepesinden giden bir yürüyüş yolu, uzunluğu yaklaşık 3400 kilometre. Bu yürüyüş yolunun Shenandoah Ulusal Parkındaki kısmı 168 kilometrelik bir bölüm.

shenandoah_national_parklarger

Parkın ortasından dağların sırtından giden bir araba yolu var, kırmızıyla gösterilmiş, işte bu yola kuzeyden girecek ve tamamını (168 km)  araba sürerek bir doğa ve kır gezisi yapacağız. Kuzeydeki park girişi Front Royal kasabasından, çıkış ise güneyde Waynesboro kasabasından.

LabeledMap

Gidenler olur diye bu uydu haritasında giriş ve çıkışları anayolları da katarak bir daha gösteriyorum. Eğer zamanınız varsa, bu yolu güneybatıya dağ sırtından 755 kilometre daha devam edebilirsiniz, ama bu yazının konusu yalnızca 168 kilometrelik kısım.

TRölçüleri

Peki, bu mesafeleri gözünüzde canlandırmak için örnek verelim. Eğer arabanıza atladınız, Shenandoah Ulusal Parkını sürdünüz, doymadınız, dağların sırtından orman içinden yola devam ettiniz geri kalan yolu da yaptınız. Sizce ne kadardır bu yolun uzunluğu? Resimde gösteriyorum, bu gezi, İzmir’den çıkıp, Kayseri’yi geçip, Sivas’a varmadan Şarkışla ilçesine kadar araba sürmek demek. Yaklaşık 950 kilometre. Bu yazıda yalnızca İzmir’den Kula‘ya kadar dolaştığımız kısmı anlatıyoruz, resimde iki kırmızı ok arası.

IMG_5852

Parka giriş ücreti araba başı $20 ve bir hafta geçerli. Dağ yolunun park içindeki adı Skyline Drive. Drive, caddelerden daha uzun, ama tam şehir göbeğinde de olmıyan, yani bulvar, cadde diyemeceğimiz, araba kültürüne alışık Amerika’nın semtleri, mahalleleri birbirine bağlıyan  geniş ana yollara verdiği isim.

Skyline isimlendirmesi manidar. Çok yükseklerden, dağların sırtından giden, sanki arabayla uçuyormuşcasına seyahat ettiğin bir güzergaha işaret ediyor. Cuk oturmuş.

Skyline Drive üzerinde sağlı sollu mola yerleri var, ya batı ya doğu tarafına tepeden bakabiliyorsunuz.

IMG_5856 IMG_5857

Aslında Mayıs başı ama aşağıda vadilerde, ovada başını alıp giden bahar buralarda yeni yeni filiz veriyor. Bütün manzara bu nedenle kahverengiyle yeşilin arasında bir geçiş dönemini yansıtıyor.

IMG_5860 IMG_5871

Yolda tonla bisikletli var. Güzel dağ havası içinde sonunda insanı mayhoşlaştıran bir egzersiz için ideal zaman.

IMG_5864IMG_5854

Tabii herkes iki tekerlekli üzerinde uğraş verecek değil.

IMG_5879 IMG_5880

Bu dağların renk özelliğini sorarsanız, fotoğraflarda gördüğünüz üzere ufuklara baktıkça manzara mavinin tonlarına bürünüyor. Havadaki nemin, su buharının sebep olduğu bu fiziksel olay çok seviliyor, romantik bulunuyor. Güneyde bu yolun adı zaten Blueridge Parkway, yani Mavisırt Parkyolu adını alıyor.

IMG_5875

Karnımız acıktı, parkın orta kısmında Big Meadows denen ziyaretçi merkezinde durduk. Bilgi alabilirsiniz, küçük bir müze ve hediyelik dükkanı da var. Big Meadows, Büyük Çayır demek, bu sandalyalere oturarak çayır-otlak ekosistemini örnekleyen bu kısımı korunaklı bir yerden temaşa edebilirsiniz. İsterseniz patika yollarında doğa yürüyüşleri yapabilirsiz. Dağ manzarası bir yana, civarda dereler, şelaleler, bin bir çeşit hayvan var.

IMG_5876 IMG_5877

Çıkınımızı açtık, yolluk azığımızla güzel bir piknik yaptık. Acıkmışız. Ayrılırken de dağ kaynağından suyumuzu ikmal ettik.

IMG_5861 IMG_5893

Yukarı tırmandıkça baharın daha buralara ulaşamadığı farkediliyor. Aslında belli bir yükseklikten sonra dağlarda ağaç, hatta bitki yaşamıyor. Ulu dağların tepeleri çöl, ama biz bu parkta rakım en fazla 1000 metre civarında dolaşacağız, bu seviyede her yer orman.

IMG_5890  IMG_5892

Arada yol kenarında istinat duvarındaki aralıklardan tabiat içine çıkış yapma imkanımız oluyor. Bitki örtüsü ve çeşitleri kompleks, dolayısıyla karşımızda kahverengiden yeşile bir çok tondan oluşan zengin bir halı var.

IMG_5894 IMG_5895 IMG_5899

Az kaldı, birazdan ulusal park bitecek. Parkın güney ucundan çıkıp Charlottesville’de konaklıyacağız. Amerika’nın üçüncü cumhurbaşkanı ve Bağımsızlık Bildirgesi yazarı Thomas Jefferson‘un evi Monticello‘yu ziyaret edeceğiz yarın.

BİR AMERİKAN SPİRİTÜELİ

13 Nis

Cumhuriyet, estetik, hüzün, bayram ve insan-ı kamil üzerine bir deneme

 

IMG_5748

Washington DC’de özel bir gün bugün. Sakura Matsuri yani Kiraz Çiçekleri Bayramı nedeniyle herkes dışarıda. Amerika’nın kuruluş dönemini yaşatan askeri bando Thomas Jefferson  Anıtı önünde Amerikan Cumhuruna bir gösteri yapıyor. Bu anıtın her yanı sıra sıra kiraz ağaçlarıyla dolu.

Bandonun enstrümanları basit, bir kaç ince sesli flüt, trompetler, bir iki ufak, bir de büyük davul. Amerikan Devrimi sırasında daha devlet yok, sömürgeden kurtulma savaşı veriliyor, ordu fakir.

Halkın arkasında ortadaki iki sütun  arasından Jefferson Heykelinin karaltısı seçiliyor.

USA-Thomas_Jefferson_Memorial

Thomas Jefferson  Özgürlük Bildirgesini kaleme alan ve cumhuriyetçilik ilkesini sonuna kadar savunan bir devlet adamı. Adına yapılan anıt için Roma’da cumhuriyet döneminin sonunda inşa edilmiş Pantheon binası örnek alınmış.

Pantheon-day-rome-on-segway-26234d1acc

IMG_5755

Jefferson anıtının uzağında  bir dikilitaş görülüyor. İlk cumhurbaşkanı George Washington için dikilmiş. Üstün yetenekli iki insana adanan bu anıtlar  insan eliyle açılmış küçük bir gölü çevreliyor. Amaç, Washington DC şehri  önünden akıp giden Potomak nehrini kontrol altına almak. Gölün etrafına çepeçevre kiraz ağaçları dikilmiş. Bu ağaçlar geçmişte Japon İmparatoru tarafından hediye gönderilmiş.

TidalBasin

Kirazlar çiçek açınca yüzbinlerce insan bu göl etrafına akın ediyor, piyasa yapıyor, piknik yapıyor, doğanın uyanışını kutluyor.

IMG_5733IMG_5739

Kiraz çiçekleri Japon kültüründe hem baharı muştulayan bir bayram, hem de bir kaç günlük  bir şey olması nedeniyle insan hayatının kısalığını, her şeyin geçici olduğunu anlatan hüzün dolu bir simge.  Şu ömür dediğimiz şey de bu pırıl pırıl çiçeklerle bezeli olabilse keşke.

katsumoto+death+scene

Son Samuray filminde Japon general Katsumoto kalleş makinalı tüfeklerle vurulmuş, modern dünyanın kültürel istilasına yenik düşmüştür. Ölmeden kiraz çiçeklerinin  kar yağar gibi lapa lapa döküldüğünü görüyor, ‘ah, mükemmel’ diyor, son nefesini veriyor. Daha güzel bir ölüm olamaz.

Kiraz çiçekleri altında piyasa yapmak şiirsel güzellikleri çağrıştırıyor.

IMG_5723 020-andrew-wyeth-theredlist

İlk kareyi ben fotoğrafladım, kız çocuğu bayırı koşarak ana babasına ulaşacak. İkinci kare ressam Andrew Wyeth’in bir tablosu, çorak bir tarlada koşturan yeniyetme bir oğlan.

IMG_5721 seurat

Şeker bir aile  ortalıkta dolaşanlara bakıyorlar. Ressam George Seurat 19. yy’da nehir kıyısında Pazar gezmesini resmetmiş.

IMG_5764 botticelli

Üç tane hanım kiraz ağaçları altında uzun yürüyüşe bir ara vermişler, soluklanıyorlar. Ressam Botticelli, Bahar adını verdiği tablosunda (La Primavera) klasik dönemin gözde simgelerinden Üç Güzeller’i anlatıyor.

Bütün bunları bir araya getiren nedir? Büyük adamlardan, anıtlardan, uzak geçmişten, huzurdan, sıkıntıdan, şiirsel güzelliklerden geriye kalan nedir?

İnsan.

IMG_5778 16153169143_3fb9ab3102_k

İşte insanlar çimene yayılmış, çiçek yüklü ağaçların altında, baharı kutluyorlar. Ha Washington DC (ilk resim) olmuş, ha Tokyo (ikinci resim) olmuş, onlar için farketmez.

Akira Kurosawa’nın Yedi samuray filmi sonunda kılıç dikili mezarlar önünde samuray çavuşun dediği gibi, ‘biz kahraman samuraylar gelir geçeriz, yok oluruz, kim kalır geriye, tarlasında neşe içinde hasat yapan köylüler, bu dünya onların’.

picture-11 figure-11

Notlar:

-Spiritüel, Afrikalı kölelerin söyledikleri ilahilere verilen isim

-Son Samuray (Last Samurai) http://www.imdb.com/title/tt0325710/

-Yedi Samuray (Seven Samurai) http://www.imdb.com/title/tt0047478/

-İlk Amerikan Askeri Bandosu http://www.fifeanddrum.army.mil/

-Tidal Basin http://en.wikipedia.org/wiki/Tidal_Basin

MASHOMACK DOĞA YÜRÜYÜŞÜ, LONG ISLAND, NY

27 Eyl

Yüksek puan verdiğim bir kır gezisi bu.  Sebebi, doğaya ilişkin değişik izlenimleri bir kerede sunuyor olması.  Shelter adasındaki park, doğal hayatı destekleyen bol yağış ve verimli toprakların zirve yaptığı bir noktada konuşlanmış. Buna bir de kara hayatı ile deniz hayatı arasındaki tampon bölgede olmasını ilave edelim.  Böylece karşımıza bir kaç ekosistemi barındıran bir doğa çıkıyor. Nispeten kısıtlı gezimiz esnasında şu zevkleri tadma imkanımız oldu: orman, sazlık, kuş cenneti, çayırlık, savannah. Bir buçuk saatlik parkurda kuğulardan vahşi hindilere, tavşanlardan chipmunk’lara, bülbüllerden serçelere pek çok doğal yaşam üyesi ile karşılaştık. Yalnızca kesif orman yok, güneş alan açıklıklar nedeniyle çok sayıda gürbüz kır çiçekleri de var.

Coğrafi yeri şöyle:

MashomackMap

Yürüyüş parkurları haritası da şöyle (biz sarı ve kırmızı parkurların bileşimini yürüdük):

MashomackTrails

Güneşli bir gündü. İlk parkur  ormanlık bir bölümü içeriyor. Her nasılsa, ağaç kabuklarından türümlenen rayiha mıdır nedir, ortalıkta mis gibi bir koku vardı. Yürüyüşün bu kısmına Itırlı Orman adını verdim. Acı yeşil ve aradan süzülen ışık huzmelerinin yarattığı cümbüş içinde yol aldık.

IMG_4628 IMG_4635 IMG_4643

Sazlık bölümüne yaklaşıyorken yeşiller ışıkla daha yoğun kaynaşıp su ile, sükunetle buluştular.

IMG_4640 IMG_4655 IMG_4657 IMG_4645 IMG_4653

Daha sonra açıklığa çıktık, adam boyu otlar, yerlerde saklı sürü sürü kuşlar, kır çiçekleri. Harika oldu, vesselam. Tadı damağımızda kaldı.

IMG_4660 IMG_4673 IMG_4674 IMG_4675 IMG_4668 IMG_4663 IMG_4670

 

 

 

HIGHLINE’A AĞIT

26 Eyl

Şehirleşme aldı başını gidiyor. Diyorlar ki yirmibirinci yüzyılda Çin’de gözlenen  şehirleşme olgusu Endüstri Devrimi sırasında İngiltere’ninkinden 100 kat daha hızlı. Bunun üzerine bir de Küresel İklim Değişikliğini koyun, ayy, işler kesat.

İnsan doğayı dönüştürerek şehirleri kurdu (ay ne banal, klişe bir cümle). Bataklıkları kuruttu, ormanları kesti, yollar yaptı, köprüler inşa etti. Yaptı, yaptı, yaptı.

Sonuç ne? Hayal kaybı, rüya yoksunluğu.  Ağaçlar arasında, toprağa yakın bir mesken mi özlüyorsun, hayırlar olsun, o ne ola ki?

Aha bu ciddi bir kayıp. ‘Doğa’, hani doğa moğa deriz ya, işte bu ifadedeki moğa olmuş, yani önemsizleşmiş, silinmiş, kayıp gitmiş.  Yerine,  ikame niyetine insan gönlünde  bir sızı kalmış.

Şehir yaşantısındaki topraktan kopmuşluğun yarası için n’apsak, n’etsek derken, çare anlamında parklar, bahçeler tasarlanır olmuş.

New York kentinde ilginç bir park, Highline, doğa ve teknoloji arasındaki anlattığımız bu gerilim için bir simge adeta.

Aslında bu park doğadan kazanılmış, temeli toprağa oturan bir mekan filan bile değil. Aksine, aynen apartman yapar gibi, yol yapar gibi insan eliyle oluşturulmuş yapay bir ortam. Şehire rağmen, şehirden koparılarak doğa süsü verilmiş bir mekan.

Metal direkler üzerine döşenmiş, sokaktan yüksek bir ray hattı düşünün. Bu yapıyı bir bahçeye dönüştürün, araya da yürüme yolları yapın. İsmi de buradan geliyor, Highline, yani Yüksekhat.

Hem yerliler hem turistler bu yürüyüş yolunu pek seviyor . İlgi öyle yoğun ki piyasa vakti iğne atsan yere düşmez.

2009’da açıldığından beri giderim bu parka. Tasarım güzel, yeşil hoş, havadaki genel memnuniyeti solumak da cabası.

Amma velakin, en son Ağustos 2014’deki yürüyüşümden sonra moralim bozuldu.

KORKARIM Kİ ‘ŞEHİR’, ‘PARK’I YUTACAK.

En yukarıdaki yeşil noktadan giriş yapıp, en aşağıdaki yeşil uca kadar yürüyüş yaptım. Mesafe yaklaşık 2350 metre.

HighLine

Arada yol var, sağlı sollu yer yer dinlenme mekanları var.

IMG_4801

Hava açık, güzel. Arkama dönüp bakıyorum, o ne?

IMG_4803

Yüksek yapılar! Yoktu yahu bunlar, açıklıktı.

Haydi teknoloji meknoloji toprağı temel almadan bitkileri büyüttük diyelim, güneşi ne yapacağız, öyle perde gibi istediğimiz yere geremeyiz ki?

IMG_4824

Neyse yürüyüş yolunda devam edelim. Sağlı sollu çok güzel ekim yapmışlar.

Peyzaj tasarımı Hollandalı Piet Oudolf‘a ait. Temel felsefe, tamamen doğal, sereserpe görünüm, boy boy kır çiçekleri.

IMG_4804 IMG_4876

İyi hoş da şu hale bir bakar mısınız, bu yürüme şeridinin her etrafında habire yapılar yükseliyor?

IMG_4805 IMG_4861 IMG_4825 IMG_4827

Neyse, felaket polisi baskın verip, parkı tutuklayıp hapse atmadan, yürüyüşümüzün zevkini çıkaralım.

IMG_4817 IMG_4808 IMG_4810

Park şehirin içine ıspanak bıklasındaki yumurta misali gömülmüştür. New York şehrinin beton tezatı parkı çepeçevre kucaklar. Buna rağmen parktaki insan kendini kurtulmuş gibi hisseder, ‘bu parklı’ gibi hisseder. Artık dışarıdaki o yapaylık uzaktır, bir ilginçliktir.

IMG_4821 IMG_4822 IMG_4836 IMG_4874 IMG_4869

Parka bayılır herkes, özellikle turistler.

IMG_4814 IMG_4834 IMG_4841 IMG_4857

Bu parkta soyutlamaların sana doğru yürüdüğünü, konuştuğunu hissedersin adeta: dünya evi, dere, dostluk, sanat, köşe, tiyatro, meydan.

IMG_4884 IMG_4881 IMG_4882 IMG_4873 IMG_4855 IMG_4859 IMG_4856 IMG_4879 IMG_4877

Kısacası kalamışvari bir huzur, bir kurtuluş, kısa bir bir soluklanma için bu parkı aranır insan.

IMG_4891 IMG_4840 IMG_4811 IMG_4854

Son söz olarak  kısa bir film link’i bitireyim konuyu.

Sean Penn, 11 Eylül faciasını ve hissettirdiklerini mecazi anlatan kısa bir film yapmış. Muhteşem oyuncu eski toprak Ernest Borgnine yaşlı adam rolünde inanılmaz bir performans sergiliyor.

Bir bakın, bakalım ne düşünürsünüz, ne hissedersiniz?

https://www.youtube.com/watch?v=Gm8LfW1N7rQ